bizden yana dönmeyen devranın sahibi olan
allah’ın adıyla
sana söyleyeceklerimi anamın saf ve berrak
kelimeleriyle anlatamayacağım için üzgünüm
sana yabancı gelecekse söyleyeceklerim bil ki
bu dil benim değil
ben henüz yokmuşum anamdan bütün
kelimelerini çaldıkları zaman
bu sebeple ben dilsiz doğmuşum
çok ağlamış fakat konuşmamışım
nedense sonra yabancı bir hayata yabancı bir
dil tutturmuşum
konuşmuşum. rivayet odur ki
ilk senin adını söylemişim
şimdi sessiz ol sana bir sır vereceğim
onlar görmeden birkaç kelimesini
saklayabilmiş anam
ak düşmüş saçlarının ve ağrıyan dişlerinin
arasına
kimseler bilmez bu sebepledir dışarda hiç
gülmez ve sıkıca örter başını kapıdan her
çıkmadan önce
“dinya mirine” derdi anam dişleri her
ağrıdığında
doktorlar çürük dediler ağrısının sebebine
görmediler anamın dişlerine durmadan çarpan
kelimeleri “dinya mirine…”
en çok da bu korkutuyor beni biliyor musun?
hani olur da bir gün anam dayanamazsa
dişlerinin ağrısına
ve yutarsa bu kelimeleri
ve ağrımazsa bir daha dişleri
benim kalbim çok ağrır
benim kalbim çok ağrır ve ben bunu kaldıramam
hem biliyor musun doktorlar yasak etmiş ben
ağır kaldıramam
bak sana ne diyeceğim
yusuf peygamberin hikayesini bilir misin?
hani kardeşleri tarafından kuyuya atılmıştı
sakın kardeş kardeşi kuyuya atar mı deme
atarmış
kardeş kardeşi yalnızlığın kuyusuna, halden
anlamazlığın kuyusuna, vefasızlığın kuyusuna
atarmış, kalp kırmanın kuyusuna…
sen bilmezsin ben çocukken de düşerdim
kuyulara
sonra anamın saçlarına tutunur çıkardım
anamın saçlarından kelimeler düşerdi
avuçlarıma
“êş, elem, derd û birîn…”
-durgunsun
-düşünüyordum
-neyi?
-acaba sen ve ben, yani ikimiz, yani seninle
birlikte…
-evet seninle birlikte ne?
-gitsek diyorum. anamın ak düşmüş saçlarını
ve ağrıyan dişlerini de alıp gitsek buralardan.
-ya sonra?
-sonra mı?
-evet, ya sonra?
-“dinya mirine”
[Muhammed GÖKHAN]
Yazılarınızı bizimle paylaşmak için İletişim kısmından bizlere ulaşabilirsiniz..